24 Nisan 2025 Perşembe
ODTÜ Psikoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Başak Şahin Acar, çocukların sınır kavramının gelişmediğini ve günlük alışkanlıkların bu kavramın inşasında önemli bir rol oynadığını vurgulamaktadır. Dr. Acar, çocukların ekran maruziyeti ile ilgili olarak yaşın yanı sıra nasıl bir ortamda ve ne kadar süre maruz kaldıklarının da kritik öneme sahip olduğunu belirtmektedir. Özellikle 4-5 aylık bir bebeğin ekrana maruz bırakılması ile 4-5 yaşındaki bir çocuğun durumu arasında belirgin farklılıklar olduğunu söyleyen Acar, erken yaşlarda ekran maruziyetinin bağımlılık oluşturma riskini artırdığını ifade etmektedir. Okul öncesi dönemin yani 3 ila 6 yaş aralığının, televizyon, tablet ve telefon bağımlılığının gelişmeye başladığı bir dönem olduğunu eklemektedir.
Doç. Dr. Acar, bu bağlamda çocuklar için sınırların hayati bir öneme sahip olduğunu da vurgulamaktadır. “Günde belirli bir süre, örneğin yarım saat ya da 45 dakika gibi, yaşa özgü sürelerin ayarlanması çok önemlidir,” şeklindeki ifadesi, çocukların beyin gelişiminin nöral bağlantılar üzerinde nasıl bir etki yarattığını anlatmaktadır. Sınırsız bir ekran kullanımı olduğunda çocukların beyindeki bağlantıların bu durum yönünde gelişeceğini belirten Acar, çocukların gördükleri içeriklerin gerçeklik algısını etkilediğini belirtmektedir. Ekranda sürekli değişen uyarıcıların, renklerin, ışıkların ve seslerin, çocukları normal hayattan daha fazla etkisi altına aldığını, dolayısıyla ekran karşısında geçirilen zamanın onlara nasıl zarar verebileceğini açıklamaktadır.
Acar, dışarıda aktivite geçirecekleri zamanı ekrana ayırmalarının çocukların antisosyal davranışlarını artırabileceğine de dikkat çekmektedir. Ekran sürelerinin arttıkça, çocukların sosyal etkileşimlerden uzak kalarak daha agresif hale geldiklerini vurgulayan Acar, ekranın alınmasının ardından çocukların verdikleri tepkilerin, itirazların ve karşı durmanın sıklıkla görüldüğünü ifade etmektedir. 0-3 yaş arasındaki çocuklara mümkün olduğunca az maruz bırakılmasını, hatta bu dönemde hiç ekran kullanılmamasını öneren Acar, okul öncesi dönem için ise giderek daha kısa sürelerle yapılandırılmış erişim önerilerinde bulunmaktadır. Örneğin, haftada birkaç gün belirli saatlerde ekrana maruz kalmanın, çocuğun gelişiminde daha sağlıklı bir yaklaşım olacağını belirtmektedir.
Sosyal medya kullanımının genç yaşlara kadar düşmesi, bir başka önemli sorun olan siber zorbalık riskini artırmaktadır. Dr. Acar, belirli bir yaştan sonra sosyal medya hesaplarının açılmasıyla artan siber zorbalık olasılığına değinmekte ve ekran süresinin bu durumu nasıl etkilediğini vurgulamaktadır. Çevrimiçi okur yazarlığın, eğitim müfredatının bir parçası olması gerektiğini söyleyen Acar, çocuklara çevrimiçi ortamda nasıl davranmaları gerektiği, tanımadıkları kişilerle hangi bilgilerin paylaşılması gerektiği gibi konuların öğretilmesi gerektiğini savunmaktadır. Geleneksel zorbalığın yanı sıra siber zorbalığın da giderek yaygınlaştığını vurgulayan Acar, bu konuların, çocukların sosyal gelişimlerinde dikkate alınması gereken öncelikler arasında olduğunu öne sürmektedir.
Sonuç olarak, Doç. Dr. Başak Şahin Acar, çocukların ekran sürelerini sınırlandırmanın, onların gelişimleri açısından kritik olduğunu ve maruziyetin azaltılması gerektiğini vurgulamaktadır. Özelikle eğitimcilerin ve ebeveynlerin bu konulara dikkat etmesi, çocukların sağlıklı bir gelişim süreci geçirmeleri açısından büyük önem taşımaktadır.