24 Nisan 2025 Perşembe
Lübnan’da, Hizbullah üyeleri tarafından haberleşme amacıyla kullanılan çağrı cihazlarına yönelik bir saldırı düzenlendi. Bu saldırının sonucunda, Lübnan Sağlık Bakanlığı hayatını kaybedenlerin sayısını açıklamaktan kaçınarak, ülke genelinde çok sayıda yaralı olduğunu bildirdi. Olayların ardından, hastanelerin alarm durumuna geçmesi istendi ve acil kan bağışı çağrısı yapıldı. Sağlık yetkilileri, halkı kablosuz iletişim cihazlarından uzak durmaları konusunda uyardı. Lübnan medyasında yer alan haberlere göre, saldırı sonucunda en az bin kişinin yaralandığı bildirildi. Üstelik, İran basını saldırıda yaralananlar arasında İran’ın Lübnan Büyükelçisi Mojtaba Amani’nin de bulunduğunu duyurdu.
İngiliz haber ajansı Reuters’a konuşan üç güvenlik kaynağı, patlatılan cihazların Hizbullah’ın son mesesinde kullandığı “son model cihazlar” olduğunu ifade etti. Bu durum, saldırının hedefinin ne kadar ciddi olduğunu göstermekle kalmayıp, aynı zamanda Hizbullah’ın iletişim ağının da ne denli önemli bir noktada olduğunu ortaya koydu. Sosyal medyada paylaşılan görüntülerde, eş zamanlı saldırının ardından meydana gelen ağır yaralanmalar dikkat çekti ve bu durum, olayın ciddiyetini bir kat daha artırdı.
Hizbullah kaynakları, saldırının arkasında İsrail’in olduğunu iddia ederken, Tel Aviv yönetimi henüz konu hakkında bir açıklama yapmadı. Saldırının kim tarafından gerçekleştirildiği ve amacı konusunda tartışmalar sürerken, Lübnan’daki güvenlik durumu gerginliğini korumakta. Bu gelişmeler, Orta Doğu’daki daha geniş bir çatışma bağlamında ele alındığında, bölgedeki siyasi denklemin de ne denli karışık olduğunu gösteriyor.
Halk sağlığı açısından, hastanelerin alarma geçmesi ve kan bağışı çağrısının yapılması, olayın aciliyetini gözler önüne seriyor. Yüzlerce yaralı için sağlık hizmeti sunmaya hazırlanan hastanelerin kapasite sorunları yaşaması da olası. Hem yaralı sayısının çokluğu hem de saldırının fırsatından faydalanmak isteyen başka grupların olabileceği düşünülünce, önümüzdeki günlerde Lübnan’da daha fazla gelişme yaşanabileceği ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır.
Sonuç olarak, bu tür saldırılar, sadece doğrudan hedef alınan grubu değil, aynı zamanda ülkenin genel huzurunu da tehdit eden unsurlar arasında yer alıyor. Bölgedeki çatışmaların ve bu tür radikal eylemlerin artması, komşu ülkeleri de etkileyen ciddi bir güvenlik sorunu haline gelmektedir. Orta Doğu’nun mevcut siyasi iklimi çerçevesinde değerlendirildiğinde, bu olayların önümüzdeki süreçte daha fazla çalkantıya neden olabileceği aşikâr.