0

BEĞENDİM

0

İmamoğlu Hakkında Yargı Süreci Başlatıldı

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında başlatılan bir dizi soruşturma tamamlandı. Söz konusu soruşturma, İmamoğlu’nun bir bilirkişiyi hedef göstererek yargı görevi yapmaya çalışanları etkilemeye teşebbüs ettiği iddialarına dayanıyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, İmamoğlu’nun 27 Ocak tarihinde yapmış olduğu bir açıklamanın ardından yargı organları ve bilirkişilerin bağımsızlıkları konusunda kamuoyunda olumsuz bir algı oluşturma amacı güttüğü vurgulanmıştır.

İddianamede, İmamoğlu’nun bu açıklamalarla kamuoyu üzerinde oluşturmayı amaçladığı baskının, İstanbul Adliyesi ve diğer adliyelerde yürütülen çok sayıda soruşturma ve kovuşturmaların etkilenmesine neden olabileceği belirtiliyor. Devam eden soruşturmalarda, Büyükçekmece 10. Asliye Ceza Mahkemesi‘nde görülen bir dava dosyasını etkilemeye çalıştığı ifade edilmektedir.

Bu süreçte, adı geçen bilirkişinin “müşteki” sıfatıyla verdiği ifadeye de yer verilen iddianamede, bilirkişinin İmamoğlu’nun açıklamaları ile birlikte çeşitli basın yayın organları ve sosyal medyada isminin öne çıktığını, böylece bir karalama kampanyasına maruz kaldığını belirttiği aktarıldı. Bilirkişi, şu anda herhangi bir hukuksuzluk yapmadığını, sadece Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) değil, diğer siyasi partilere ait davalarda da bilirkişilik yaptığını ifade etti.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İmamoğlu hakkında “yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs” suçlamasıyla en az iki yıl, en çok dört yıl hapis cezası talep etmektedir. Bunun yanı sıra, Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinin birinci fıkrasında öngörülen ek tedbirlerin uygulanması da istenmektedir. Bu maddeye göre, bir kişi kasten işlediği bir suçtan dolayı hapis cezasına çarptırıldığında, çeşitli kamu görevlerinden men edilebilir.

Böylece, Ekrem İmamoğlu’nun yargı süreci, kamuoyunda geniş yankı uyandırmakla kalmayıp, aynı zamanda yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı açısından önemli bir tartışma konusu haline gelmiştir. Bu konu, yalnızca İmamoğlu’nun kişisel durumu değil, aynı zamanda Türkiye’deki siyasi iklim ve yargı bağımsızlığı üzerindeki etkileri bakımından da büyük önem arz etmektedir.

Kamuoyunda, İmamoğlu’nun yaşadığı bu süreç, siyasetin ve yargının ne ölçüde bağımsız ve tarafsız olacağına dair önemli bir sınav niteliği taşıyor. Dolayısıyla, bu durum gözler önüne serdiği dinamiklerle birlikte hem siyasi hem de hukuksal boyutta sonuçları olan bir hadise olarak öne çıkmaktadır.