İzmir’de sonbahar ve kış aylarında beklenen yağışların gerçekleşmemesi, ciddi bir kuraklık tehlikesini beraberinde getirmiştir. Bu kuraklıktan en çok etkilenen kaynaklardan birisi ise kentin en büyük su rezervi olan Tahtalı Barajı’dır. Barajdaki su seviyesi yüzde 8’e kadar düşmüştür. Bu ciddi su sıkıntısı dolayısıyla İzmir genelinde planlı su kesintileri bu geceden itibaren uygulanmaya başlanacaktır. Yetkililer, suyun tasarruflu kullanılması konusunda çağrılarda bulunurken, uzmanlar içme suyunun yanı sıra tarımsal sulama açısından yaşanan sıkıntının daha büyük bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekmektedir.
Türkiye Bilimler Akademisi Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, bu kuraklığın yıllar öncesinden öngörüldüğünü belirtmiştir. Yaşar, “Çok uzun yıllar önce de söyledik. 2020 yılında da demiştim ki, ‘Bakın, kuraklık geliyor; su için B ve C planlarını yapalım.’ Şimdi kuraklıktan bahsedince insanların aklına hemen kullanma suyu geliyor. Hayır, benim için kullanma suyu önemli değil. Üç günde bir duş alırsın, üç günde bir su gelir, yeter. Ama tarım çok önemli. Tarımda suyumuz kalmadı. Asıl sorunumuz burada. Şu anda yalnızca İzmir değil, tüm Batı Anadolu’da barajlar boş. Hem kullanma suyu barajları, hem tarım hem de enerji barajları boş durumda. Asıl tehlike burada yatıyor. İzmir, Türkiye’nin yaklaşık yüzde 60’lık kış sebze ihtiyacını karşılayan bir bölgedir ve bu nedenle suların dikkatli kullanılması gerekmektedir.” şeklinde açıklamada bulunmuştur.
Prof. Dr. Yaşar, İzmir’deki kişi başı su tüketiminin Türkiye ortalamasının altında olduğunu da ifade etmiştir. İzmir’in kişi başı yıllık su potansiyelinin 600 metre küp olduğunu ve Türkiye ortalaması olan 1.340-1.400 metre küp civarının oldukça altında kaldığını dile getirmiştir. Su fakirliği sınırının 1.000 metre küp olduğunu belirten Yaşar, “Bu da demek oluyor ki, İzmir su açısından fakirlerin de fakiridir. Bu nedenle suyun çok dikkatli kullanılması gereken en önemli illerden biridir. Bugünkü kullanma suyu sorunu benim için büyük bir sorun değil. Asıl sorun tarımda ve enerjideki sudur.” demiştir. Ayrıca, gerekli önlemlerin hızla alınması gerektiğinin altını çizmiştir. Baraj yapımının hayati önem taşıdığını vurgulayan Yaşar, Çamlı Barajı’nın hala altın madeni nedeniyle bekletildiğini, oysa bu barajın 300 bin kişiye su sağlayacak kapasitede olduğunu ifade etmiştir. Yer altı barajları ve göletlerin de yapılması gerektiğini eklemiştir.
Geçmişte yaşanan kuraklıkların ardından her zaman güzel yağışların geldiğini vurgulayan Prof. Dr. Yaşar, “Eylül’den sonra biraz yağış bekliyorum. Hatta güzel bir yağış bekliyorum. Çünkü her sert kurak dönemin ardından güzel bir yağışlı dönem gelir. Örneğin, 2008 yılı son 60 yılın en kurak yıllarından biriydi. 2009 ise son 100 yılın en yağışlı yıllarından biri oldu. Doğa kendini dengeler. Doğada rastgelelik yoktur.” diyerek umutlu bir bakış açısı sergilemiştir. 1970-1979 yılları arasındaki ortalama yağış miktarının 609 kg, 2010-2019 yılları arasındaki süreçte ise bu miktarın 630 kg olduğunu belirterek, uzun vadede yağışların çok fazla değişmeyeceğini ifade etmiştir. Şu an yaşanan kuraklığın ardından, son 2-3 yıl sonra bir yağışlı dönemin gelmesini beklemek doğaldır, demiştir.