Menderes’in güzel köylerinden biri olan Küner, son zamanlarda yaşananlarla trajik bir hal almış durumda. Bu köyde, yüzbinlerce dönüm verimli tarım arazisinde kaçak villaların inşa edilmesi, hem doğal güzellikleri tehdit ediyor hem de yerel halkın hayatını zorlaştırıyor. Köy halkı dışında kimsenin ses çıkarmadığı bu durum, adeta bir çevre felaketine dönüşüyor.
Küner Köyü’ndeki fıstık bahçeleri, arsa spekülasyonlarının ve betonlaşmanın pençesine düşerek bölünüp satılıyor. Arazi sahipleri, tapusuz olan araziler üzerinde noter yoluyla villa inşa etmeye çalışırken, böylesine büyük bir sorun karşısında resmi makamların sessizliği dikkat çekiyor. Hiçbir müdahale olmaması ve sürecin göz ardı edilmesi, köylülerin mağduriyetini daha da artırıyor.
Güzelim köy, kaçak yapılarla kaplanırken, yerel yöneticilerin ve belediyenin ne yaptığı büyük bir merak konusu. Menderes Belediyesi’nin bu kaçak yapılaşmaya karşı herhangi bir önlem almadığı görülüyor. Peki, bu inşaatlar göz göre göre yapılırken, belediyenin görmediği ya da duymadığı şey nedir? Bu duruma neden müdahale edilmediği, köydeki bu trajik tabloya neden göz yumulduğu soruları akıllarda yankılanıyor. Göz ardı edilen bu gerçekler, derin bir sessizliğin içerisinde kayboluyor.
Sadece yerel yönetim değil, çevrecilerin de bu duruma karşı sessizliği dikkat çekiyor. Küner’in derdi, doğanın katledilmesi ve köylülerin geleceğidir. Ancak bu duruma karşı çıkan kimse yokmuş gibi görünmesi, köydeki insanların yalnızlığını ve çaresizliğini pekiştiriyor. Neden bu kadar önemli bir mesele karşısında ses çıkmıyor? Bu sessizlik, sorumluların suç ortaklığına dönüşmesini mi sağlıyor? Ya da bu durumun başından beri bilinçli bir şekilde göz ardı edildiği mi düşünülüyor?
Kaçak yapılaşmanın getirdiği bu tahribat, sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyal bir yıkım da yaratıyor. Bu durumdan zararlı çıkanlar, köylüler ve onların çocukları olurken, toplumsal bir ayrışma ve ötekileştirme de baş göstermekte. Unutulmamalıdır ki; seçim dönemlerinde kendilerine oy verenlerin çıkarlarını korumayan temsilciler, bir daha aynı destekleri göremeyeceklerdir. Halk, temsilcilerinden beklediği korumayı göremezse, onlara bir daha sahip çıkmayacaktır.
Küner Köyü, bir doğa cenneti olarak, kaybolmamak için korunması ve sahip çıkılması gereken bir alan. Ancak bu durum, daha fazla dikkate alınmadığı takdirde yok olup gidecek. Yüzlerce dönümlük tarım arazisinin, göz göre göre kaçak villalara kurban edilmesine son verilmesi gerek. Eğer gerekli önlemler alınmazsa, bu köy halkının direnişine ve doğanın feryadına kulak tıkanmaya devam edilecek. Bu sessizlik, derin bir trajedinin parçası olarak tarihe geçecektir.
Sonuç olarak, Küner Köyü’nde yaşanan bu kaçak yapılaşma, göz ardı edilmemesi gereken bir çevresel felaketin göstergesidir. Doğaya ve köylülere sahip çıkmak, hepimizin sorumluluğudur.