Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca, Anayasa Mahkemesi tarafından Can Atalay hakkında verilen hak ihlali kararını okuduğunda, bu durum TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un tepkisiyle karşılaştı. Kurtulmuş, Karaca’nın görev sırasına rağmen Genel Kurul’u yönetmek üzere Celal Adan’ı atamıştı. Bu olay, TBMM Başkanvekili Karaca tarafından “keyfi uygulama” olarak nitelendirildi. Karaca, bu durumu Anayasa’nın, hukukun ve demokrasinin gasbı olarak tanımlayarak, “Anayasal hukuk düzeninin yok sayılıp, keyfiyete dayalı ‘otoriter vesayet’ rejiminin fiili ilanıdır” şeklinde sert bir eleştiride bulundu.
Olayın kökenleri 16 Nisan tarihine uzanıyor. Anayasa Mahkemesi, Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi işleminin yok hükmünde olduğunu belirten bir hak ihlali kararı almıştı. Bu karar, CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca tarafından TBMM’de okunmuştu. TBMM Başkanı Kurtulmuş, bu durum karşısında Karaca’yı değil, Celal Adan’ı görevlendirerek, meclis oturumunu yönetmesini sağladı. Bu hareket, muhalefet partileri ve özellikle de CHP tarafından olumsuz karşılandı.
Karaca, görevde mevcut olan bu durumun, demokratik bir mecliste kabul edilemez olduğunu ve düpedüz bir keyfiyet örneği olduğunu ifade etti. Anayasa Mahkemesi’nin kararının gereğinin yerine getirilmesi yerine, muhalefeti baskı altında tutacak uygulamaların yaşanmasının, Türkiye’deki hukuk sistemine ve demokrasisine zarar verdiğini vurguladı. Bu olay, Türkiye’deki siyasi iklimin ne kadar gergin olduğunu da gösteriyor. Meclis içindeki bu çatışmalar, hükümetin muhalefet üzerinde kurmaya çalıştığı baskıyı pekiştiriyor gibi görünmektedir.
Özellikle son dönemde, TBMM’deki oturumların nasıl yönetileceği ve kimlerin bu görevleri üstleneceği, siyasi bir gerginlik kaynağı haline gelmiş durumda. Numan Kurtulmuş’un Celal Adan’ı ataması, muhalefet tarafından doğrudan bir demokrasi karşıtı yaklaşım olarak değerlendiriliyor. TBMM, yasama yetkisini elinde bulunduran en önemli kurum olmasına rağmen, bu tür uygulamalarla birlikte, kendi iç işleyişinde de ciddi sorunlarla karşılaşabiliyor. Gülizar Biçer Karaca’nın yaptığı açıklamalar, bu sorunun daha da derinleşmesine neden olabileceği gibi, kamuoyuna da önemli mesajlar veriyor.
Bu olay, aynı zamanda Türkiye’deki demokrasi anlayışına dair soru işaretleri doğuruyor. Anayasa Mahkemesi’nin kararları, yasama meclisi tarafından tanınmıyorsa, hukuk devleti kavramı ne ölçüde işlevsel kalabilir? Gülizar Biçer Karaca’nın yaşananları anayasaya aykırı olarak değerlendirmesi, bu tür uygulamaların, Türkiye’nin uluslararası alandaki imajını nasıl etkilediğine dair endişeleri artırıyor.
Siyasi tartışmaların büyüyerek sürdüğü bir ortamda, TBMM’nin işleyişine dair atılan bu adımlar, demokratik süreçlerin nasıl bir tehlike altında olduğunu gözler önüne seriyor. Hem muhalefet, hem de iktidar bloku açısından alınacak pozisyonlar, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin siyasi atmosferini belirleyecek kadar önemli bir yere sahiptir.